Vefatının 89. Yılında Rahmetle Anıyoruz: Milletin Vicdanı Mehmet Akif Ersoy!

Türk milletinin tarihindeki en çetin dönemlerde kalemiyle bir cephe açan, inancını ve ahlakını hayatının merkezine koyarak yaşayan Mehmet Akif Ersoy, vefatının 89. yılında rahmet, minnet ve saygıyla anılıyor. O, yalnızca İstiklal Marşı’nın şairi değil; milletinin acısını kendi acısı bilen, umutlarını kendi yüreğinde taşıyan büyük bir dava adamıydı. Akif’in hayatı, söz ile eylemin, iman ile mücadelenin nasıl birleştiğinin en güçlü örneklerinden biri olarak hafızalarda yaşamaya devam ediyor. Vefatının 89. Yılında Rahmetle Anıyoruz: Milletin Vicdanı Mehmet Akif Ersoy

İlim ve İnançla Şekillenen Bir Hayatın Başlangıcı

20 Aralık 1873’te İstanbul Fatih’in Sarıgüzel semtinde dünyaya gelen Mehmet Akif, ilmin ve maneviyatın hâkim olduğu bir aile ortamında yetişti. Babası medrese âlimi Mehmet Tahir Efendi, annesi ise Buharalı Emine Şerife Hanım’dı. Daha küçük yaşlarda aldığı dini ve ahlaki eğitim, onun kişiliğinin temel taşlarını oluşturdu. Babasından Arapça dersleri alan Akif, öğrenmeye duyduğu iştiyakla kısa sürede yaşıtlarından ayrıldı.

Edebiyatla Tanışma ve Zorlu İmtihanlar

Rüştiye yıllarında şiire ilgi duymaya başlayan Akif, klasik edebiyatın güçlü isimlerini okuyarak kendini geliştirdi. Fuzuli’nin Leyla ve Mecnun’u, onun şiir dünyasında derin izler bıraktı. Ancak hayat, genç yaşta ağır sınavlarla karşısına çıktı. Babasının vefatı ve ardından yaşanan büyük yangın, ailesini geçindirme sorumluluğunu Akif’in omuzlarına yükledi. Bu nedenle eğitim hayatında yön değiştirerek Veteriner Yüksekokulu’na geçti ve burayı üstün başarıyla tamamladı.

Halkın İçinden Bir Aydın

Memuriyet görevi nedeniyle Anadolu’nun birçok bölgesini dolaşan Mehmet Akif, halkın yaşadığı yoksulluğu, adaletsizliği ve umut arayışını yakından gözlemledi. Onu döneminin pek çok aydınından ayıran en önemli özellik, halktan kopuk bir fikir dünyası kurmamasıydı. Yazdıkları masa başında değil, hayatın tam ortasında yoğruldu. Bu nedenle şiirleri, halkın sesi ve vicdanı olarak karşılık buldu.

Safahat: Bir Milletin Muhasebesi

Mehmet Akif Ersoy’un yedi kitaptan oluşan Safahat adlı eseri, yalnızca bir şiir kitabı değil; bir toplumun vicdan muhasebesidir. Akif bu eserlerde cehaleti, tembelliği ve ahlaki çözülmeyi sert bir dille eleştirirken; çalışmayı, ilmi ve imanı yüceltti. Asım karakteri üzerinden ideal gençliği tasvir ederek, geleceğe dair umudunu diri tuttu.

Milli Mücadele’de Ön Saflarda

Vefatının 89. Yılında Rahmetle Anıyoruz: Milletin Vicdanı Mehmet Akif Ersoy! İşgal yıllarında susmayan kalemlerden biri olan Akif, vaazlarıyla ve yazılarıyla Milli Mücadele’nin manevi cephesini güçlendirdi. Anadolu’yu dolaşarak halkı direnişe çağırdı, Ankara’ya geçerek Birinci Meclis’te Burdur milletvekili olarak görev aldı. Taceddin Dergâhı’nda kaleme aldığı İstiklal Marşı, milletin bağımsızlık iradesinin kelimelere dökülmüş hâli oldu. Marşın kabul edilmesiyle verilen para ödülünü reddederek hayır kurumlarına bağışlaması, onun karakterinin en net göstergelerinden biri olarak tarihe geçti.

Gurbet Yılları ve Sessiz Bir Vedâ

Cumhuriyet’in ilk yıllarında Mısır’a giden Mehmet Akif, uzun süre Kahire’de yaşadı ve üniversitede Türk edebiyatı dersleri verdi. Sağlığının giderek bozulması üzerine 1936 yılında İstanbul’a döndü. Aynı yılın 27 Aralık günü hayata veda eden Akif, ardında tertemiz bir isim, güçlü bir fikir mirası ve sarsılmaz bir duruş bıraktı.

Bitmeyen Bir Hatıra

Bugün Edirnekapı Şehitliği’ndeki kabri, her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret ediliyor. Çünkü Mehmet Akif Ersoy, yalnızca geçmişin değil, bugünün ve yarının da yol gösterici isimlerinden biri olmaya devam ediyor. Vefatının 89. yılında anılan Akif, kalemiyle, ahlakıyla ve milletine adanmış hayatıyla Türk milletinin hafızasında yaşamayı sürdürüyor.